13 Eylül 2007 Perşembe

*YENİ HABERLER!...

YENİ TÜRK KORKU FİLMİ MUSALLAT'IN FRAGMANI YAYINLANDI!..

Yeni Türk Korku Filmi MUSALLAT'ın resmi web sitesi açıldı. Siteden filmle ilgili her türlü bilgiyi öğrenebilirsiniz. Filmin Cem Gül tarafından hazırlanan (yanda gördüğünüz) yeni afiş tasarımı da çok iyi. Siteden MUSALLAT'ın fragmanını da izlemenizi öneririm. Fragman bence harika olmuş...

MUSALLAT WEB SITE
http://www.musallat.com/

Musallat ile ilgili sayfamız için de linki tıklayınız;
http://fantastiksinema.blogspot.com/2007/08/musallat-yeni-trk-korku-filmi.html


****************************************
TARZAN ISTANBUL'DA (TARZAN IN ISTANBUL) FİLMİNİN AVRUPA BASKISI DVD'Sİ ONAR FİLM TARAFINDAN YAKINDA YAYINLANIYOR!..

Ünlü Kurgucu ve yönetmen Orhan Atadeniz'in TARZAN ISTANBUL'DA (1952) filmi, Yunanlı DVD firması ONAR FILMS etiketiyle, Sadece 1200 kopya olarak, numaralı koleksiyon DVD'si şeklinde yakında satışa sunuluyor. Exploited Cinema sitesi DVD'nin stok tarihini 19 Ekim 2007 olarak belirlemiş. Fiyatı ise: US$ 19.95 (+ posta)

DVD'deki özellikler için aşağıdaki linki tılayabilirsiniz.
http://xploitedcinema.com/catalog/tarzan-istanbulda-preorder-p-12662.html

Onar Films'den sipariş için http://www.onarfilms.com/ veya ön Siparişler için Amerika'nın önemli alternatif filmler satış sitesi EXPLOITED CINEMA'ya başvurulabilir.
http://xploitedcinema.com/catalog/advanced_search_result.php?keywords=Onar%20Films

6 Eylül 2007 Perşembe

*SIFIR DEDİĞİMDE / Yeni Türk Korku Filmi



"Öteki Sinema" olarak yeni üretim yerli fantastik ve korku filmleriyle yakından ilgileniyoruz fakat görüldüğü üzere hevesimiz kursağımızda kalıyor. Açıkca söylemek gerekirse şimdiye kadar, türle olan görece zayıf ilişkisi sebebiyle tamamen bir korku yada fantastik yapım olarak niteleyemesek de "Küçük Kıyamet" dışında salondan tatmin olmuş bir şekilde çıkmamızı sağlayan ve "tamam bu sefer olmuş." diyebileceğimiz bir çalışmaya da rastlayamadık."Büyü", "Okul", "Gomeda", "D@bbe", "Kabuslar Evi", "Gen" iyi niyetli çalışmalar da olsa (?) hevesimizi kursağımızda bırakan işlerdi....Fakat bu defa gerçekten bizi umutlandıran bir çalışma ile karşı karşıyayız. umarım bu defa Türk Fantastik Sineması kendi hikayesini, ayakları yere basar bir şekilde anlatan filme kavuşacaktır. Aşağıda 2 Kasım'da gösterime girecek "Sıfır Dediğimde" adlı filme ait bazı tanıtım bilgileri bulacaksınız. Ayrıca dilerseniz filmin özenle hazırlanmış Web sitesini de ziyaret edebilirsiniz.iyi okumalar dilerim.

midnight
Yukarıdaki sunum ve aşağıdaki yazı, tanıtım amaçlı olarak Kardeş Blog ÖTEKİ SİNEMA bloğundan alınmıştır...
http://www.midnight.blogcu.com/

Proje nasıl doğdu?Herşey 1991 de başladı. Sevgili dostum, psikiyatrist Doç.Dr.Haluk Savaş bana bu öyküyü anlatmıştı. Acemi bir hipnozcu, bir tıp öğrencisi arkadaşını hipnoz ediyor ve işler karışıyordu. Yaşanan bu olayın gerçekte kopma noktasına geldiği anın, çok heyecan verici bir sinema filminin başladığı an olabileceği fikri o gün bugündür kafamda dönüp duruyordu. Hipnoz içinde bir hafta önce yaşadıklarını tekrar yaşayan bir "süje", seans içinde kendisinin gözetlendiğini farkediyordu. Gerçek olayda gözetlenen süje ve acemi hipnozcu korku içinde süjeyi uyandırıp, olayı unutma yolunu tercih ediyorlardı. Ama denir ki herşey anlatacak bir öykünüz olmasıyla başlar. Bir öykücü asla rahat durmaz. "Ya devam etselerdi neler olacaktı?" İşte benim de kafamda dönüp duran bu soru "Sıfır Dediğimde"nin doğmasıyla sonuçlandı. 2003'ün sonbaharında Mahkum ile ilgili ilk öykü tartışma grubunu kurdum. Herşeyden önce öyküyü kurmak gerekiyordu. Hatta öykü kusursuz olmalıydı! 2005 Ocak ayına kadar sayıları 10'u bulan genç ve çok yetenekli arkadaşımla birlikte öyküyü ve tretmanı geliştirdik. Mutlu olana kadar vazgeçmedik. Kafamızı kurcalayan her soruya cevap bulmak istedik. Filmi izliyor gibiydik ve tatminsiz, hiçbir şeyi beğenmeyen sinema izleyicilerine benziyorduk. Zaman zaman tartışmaların içinde boğuluyorduk. Bu durumlarda fikirlerimizi nadasa bırakıyor bir süre "Sıfır Dediğimde"yi hayatlarımıza sokmuyorduk. Tartışmalara geri döndüğümüzde zihinlerimizin bizden habersiz çözümlere ulaştığını farkediyor şaşkınlık ve sevinç içinde çalışmalarımıza devam ediyorduk. Nihayetinde 2005'in ilkbaharında Sıfır Dediğimde'nin senaryosu da oyuncularla tartışılacak hale gelmişti. Artık elimizde bir senaryo vardı. Heyecan dolu, gizemli, belki de meraktan çatlatacak bir senaryo.

http://www.mahkum.net/
"Sıfır Dediğimde" isim olarak Hazım Körmükçü tarafından önerilene dek projemizin kod adı "Mahkum" idi. Ancak Mahkum adı hapishane, parmaklıklar ya da suç ve suç dünyası ile ilgili gibi duruyordu. Oysa bizim projemiz hipnoz ve masallar uzerinde yoğunlaşıyordu. "Mahkum" kelimesinin senaryoyu bilenler ya da filmi izleyenler için bazı anlamlar ifade edecegi açıktı ancak, filmi hiç izlemeyenler için bazı yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilirdi. Dolayısıyla filmimizin adı Sıfır Dediğimde olarak değişmiş oldu... Gelelim mahkum.net'e... mahkum.net Mayıs 2005'te yayınına başladığımız bir web-günlüğü (blog). http://www.mahkum.net/ 'te projemizin sinopsisi ve proje ile ilgili başka pek cok şeyi ziyaretçilerimizle paylaştık. "Sizce bu öykü nasil devam etmeli?" ya da "sizce Dr.Melih rolünü kim canlandırsın?" gibi... Bu şekliyle mahkum.net bir ilkti. Kollektif olarak gelistirilen bir proje. Cok sayıda sinema tutkunu ile karşılıklı "konuşarak" proje geliştirmek ve sadece paylaşmak... Bugune dek mahkum.net sayesinde tanıştığımız dostlarimizla pek cok şey başardık. Bundan sonra da birlikte ve paylaşarak calışmaya devam edeceğiz.

ÖYKÜAslı, Güzel Sanatlar Fakültesinde Resim bölümünde son sınıf öğrencisidir. Okulun sonlarına doğru birgün, çok sevdiği sanat tarihi hocasından antika değerinde eski tarihli orijinal bir kitap ödünç alır. Sanat tarihi hocası Müfit, çok yetenekli olduğunu düşündüğü Aslı'yı doğu tarzı minyatürler konusunda yönlendirmiştir. Ne var ki Aslı, kitabın da içinde olduğu çantasını o gün kaybeder. Aynı zamanda çantasını nerede ve nasıl kaybetmiş olabileceği hakkında en ufak bir şey hatırlamamaktadır. En yakın arkadaşı, tıp fakültesi son sınıf öğrencisi Nevin, kitabı nasıl kaybettiğini hatırlamaya çalışırken gittikçe bunalıma sürüklenen Aslı'yı bir psikiyatriste götürür. Psikiyatrist Dr.Melih, rijit bilimsel fikirleri olan bir bilimadamıdır. Aslı'yı görür görmez teşhisini yapar: Dissosiyatif Amnezi. Ve bu tanıya en iyi cevap veren tedaviyi uygulamak ister. Hipnoz. Aslı başlangıçta çekinse de hipnoz olmayı kabul eder. Melih, böylece Aslı'yı hipnoz seansı içinde, kitabı kaybettiği güne geri gönderir. Aslı o gün yaşadıklarını, zihninde tekrar yaşar. Kitabı bir telefon kulübesinde kaybettiği ortaya çıkar. Gizemli konulara meraklı olan Nevin'in ısrarları ve Melih'in, Aslı'nın bir başka psikiyatrik rahatsızlığı olup olmadığını anlamak istemesi, Melih'in hipnoz seansına değişik bir yön vermesine sebep olur: Aslı'yı telefon kulübesinin önünde bekletir ve çantasını kimin aldığını gözlemlemesini ister. Telefon kulübesinde bekleyen Aslı, kısa bir süre sonra yaşlı bir kadının çantayı farkedip, alıp ve uzaklaştığını görür. Melih, Aslı'ya telkin eder: "Yaşlı kadını takip et". Aslı takip ederken ve gördüklerini seansı takip eden Melih ve Nevin'e anlatırken, birden, korku içinde irkilir. Hipnoz dünyasının içinde tanımadığı birisi tarafından gözetlenmektedir. Dehşet içinde kalan Aslı, aceleyle uyandırılır. Reel dünyadan hipnoz dünyasına geçişlerle, gizemli karakterler ve gizemli olaylar gün yüzüne çıkacaktır. Yıllar boyunca gizli kalmış aile sırları, doğu masallarının gizemli dünyasına yapılan bir yolculuk, İstanbul açıklarındaki gizemli Burgaz Ada'ya, gecenin içinde yapılan bir vapur yolculuğuyla keşfedilecektir. (http://www.midnight.blogcu.com/)

7 Ağustos 2007 Salı

MUSALLAT; Yeni Türk Korku Filmi...

Sonunda elimize geçen MUSALLAT filminin basın bültenini sizlerle paylaşıyorum. Bülten aynen bana ulaştığı gibidir. Daha detaylı bilgi ulaşınca da sizlere iletmeye devam edeceğim...
“Üç Harfliler” Beyazperde’de…
MUSALLAT
“Aşkı Bu Alemden, Kendisi Değil…”Mia Yapım, “Bilin, anlatın, tedbir alın ve asla unutmayın” sloganından hareketle “Türkiye’nin ses getirecek ilk korkunç filmi”ne imza atıyor. Türkiye ve yurt dışındaki yarışma ve festivallere de katılacak olan Musallat, 16 Kasım’da sinemaseverlerle buluşacak.Yapımcılığını Mia Film-Banu Akdeniz’in üstlendiği filmin yönetmenliğini Türk televizyonlarında “ilk ve başarılı” yapımlara attığı imzalarla tanınan Alper Mestçi yapıyor. Senaryosunu da Alper Mestçi’nin kaleme aldığı Musallat’ın yapım ortağı ise Dada Film-Murat Toktamışoğlu.Filmin gerek oyuncu kadrosu, gerek görsel efektleri, gerekse son teknoloji çekimleriyle büyük beğeni kazanacağını iddia eden Banu Akdeniz, “Musallat hiç işlenmemiş ve tabu kabul edilmiş bir konuyu ilk kez ele alıyor. Hacı Burhan karakterini deneyimli oyuncu Kurtuluş Şakirağaoğlu canlandırıyor. Filmimiz, Burak Özçivit ve Biğkem Karavus gibi iki genç yeteneği de Türk Sineması’na kazandıracak” dedi.Yapımcı, yönetmen ve başrol oyuncularının “ilk sinema filmi” olan Musallat’ta, halk arasında “üç harfliler” olarak adlandırılan ve tabu olarak kabul edildiğinden hep, korku, endişe ve dehşet duygularını çağrıştıran “cinler” ilk kez Beyazperde’de işlenecek.Başka alemlerden varlıklar (cinler) insanlarla temasa geçerse ne olur? İnsanoğlu sandığımız kadar güçlü mü yoksa birçok şeyden aciz mi? Birbirini seven iki gencin öyküsünden yola çıkan film, bu ve benzeri soruların cevaplarını verecek.Haziran sonunda Almanya-Berlin’de çekimlerine başlanan Musallat’ın Türkiye’deki çekimleri ise sürüyor. Musallat’ın öyküsü ise şöyle:“Suat ve Nurcan aynı köyde büyümüş ve birbirlerini çok sevmiş iki gençtir. Güzelliği ile hemen fark edilen Nurcan, yakışıklı Suat’la beraber herkesin her zaman gıpta ettiği bir çift olmuştur. Bulundukları köyde büyük bir mutluluk ve huzur içinde yaşayan Suat ve Nurcan evililik kararı aldığında ise bu aşka başka bir alemden bir varlık musallat olur. Kendilerini ve çevrelerini etkileyen olaylar hiçbir açıklaması olmayacak şekilde gelişir..”Musallat, bugüne kadar Türkiye’de hiç denenmemiş görsel efektleri, makyaj-kostüm ve teknik donanımıyla da dikkat çekecek. Filmde kullanılan aksesuar, maket ve oyuncu makyajlarını Hollywod’dan özel olarak getirtilen Ben Nye & Kulis gerçekleştiriyor.. Görsel efektleri ise aynı zamanda filmin görsel süpervizörü olan Cem Gül hazırlıyor…16 Kasım’da vizyona girecek olan Musallat, kimilerinin adını anmamaya hatta düşünmemeye özen gösterdiği bu varlıklarla ilgili yapılmış en kapsamlı film.Yaşananlara şahit olan Hacı Burhan Kasavi’nin notlarından yola çıkılarak yapılacak film, görsel efektleri ve gerçekçi sahneleriyle Türk Sineması’nın ilk korkunç filmi olmayı da hedefliyor.
YÖNETMEN : Alper MestçiYAPIMCI : Banu Akdeniz (Mia Film Yapım)
YAPIM ORTAĞI : Murat Toktamışoğlu (Dada Film)
UYGULAYICI YPMC : Mia Film
SENARYO : Alper Mestçi
OYUNCULAR : Burak Özçivit, Biğkem Karavus,Kurtuluş Şakirağaoğlu
MAKYAJ EFEKT : Ben Nye & Kulis
GÖRSEL SUPERVİZÖR : Cem Gül
GÖRÜNTÜ YÖNET. : Feza Çaldıran
MÜZİK : Reşit ÖzdamlaTÜR : KorkuYAPIM YILI : Temmuz 2007
BASIN HALKLA İLİŞKİLER :FAMA (+90 212 266 69 30)Ayla Eyüboğlu ( +90 532 361 00 48)G. Ülkem GÜRBÜZ (+90 543 901 47 75)

28 Haziran 2007 Perşembe

*YEŞİLÇAM'DA SEKS REZALETİ


Eski arşivleri karıştırırken, 29 Kasım 1975 tarihli SES mecmuasına (Sayı: 48) kapaktan giren dosya konusu ilgimi çekti. okudum. Dönemin Yeşilçam'ı hakkında bazı ipuçları verdiği ve belge niteliği taşıdığını düşündüğüm için de aslına sadık kalarak, görsel malzemesiyle (artı benim bir kaç lobbby ya da fotoğraf takviyemle) birlikte meraklısına sunuyorum. Yorumu sizlere bırakıyorum tabii ki. Bu konudaki yorumularımızı Giovanni Scognamillo ile beraber kaleme aldığımız Erotik Türk Sineması kitabımızda bol bol yapmıştık zaten...
Metin Demirhan


SEKS REZALETİ
SEKS REZALETİ
SEKS REZALETİ
SEKS REZALETİ
SEKS REZALETİ
SEKS REZALETİ
(Gördüğünüz gibi derginin kapağında tam altı kez, iri puntolarla böyle yazıyordu.)

BU BİR REZALETTİR
Ne eğitmek, ne öğretmek...
Yalnızca kazanmak, kazanmak, daha çok kazanmak...
İşte seks filmi yapımcılarının değişmeyen amacı... Ama gençler zehirlenmiş, çocuklar kötüye, yanlışa alıştırılmış, kimin umurunda?..
Şimdi gelin siz buna rezalet demeyin...
Gelin olup biteni, yapanları ve oynayanları kınamayın...

İĞRENÇ SAHNELER. Yeşilçam'da seks salgını ön plana çıktığından bu yana bu tip fotoğraflara sinema kapılarında rastlamamız artık olağan hale geldi...

BU NE REZALET? Sinemaların afişlerinde ve vitrinlerinde rastladığımız bu resimler özellikle çocuk yaştakilerin dikkatini çekiyor ve belkide bir kuşağın zehirlenmesine neden oluyor.


İLGİSİZ FOTOĞRAFLAR. Bu fotoğrafların bazıları sadece müşteriyi yanıltmak için sinema kapılarına koyuluyor. Filmde çoğu zaman böyle bölümler yer almıyor. Bu da gösteriyor ki, mesele sadece ticari amaç taşımakta.


Yeryüzündeki her sanat dalı çağlar boyunca sürekli bir değişim sürecinden geçmiştir. Hiç bir sanat yoktur ki kendisini yenilemesin, kendisini aşmasın... Yedinci sanat olarak kabul edilen sinemada da bu böyle süregelmiştir... Dünya sinemasının geçirdiği evrimleri genel bir şekilde değerlendirdiğimizde görürüz ki her ülke, mutlaka bir diğer ülkenin sinemasından etkilenmiş ve kendisini o yönde koşullandırmıştır. Sinema tarihçilerinin bir bölümü bunu sadece bir özenti olarak nitelendirirken, bir bölümü de sanatın evrenselliğinden söz ederek, her yeni akımın dünyayı sarmasının doğal olduğu savını savunmuşlardır. Değişen toplum koşulları ve özellikle genç kuşakların özlemleri sinemada çeşitli dönemler oluşturmuştur. Sonuncusu Seks akımıdır.

Bu doğal olarak Türk sinemasını da etkisi altına alacaktı. Nitekim aldı da... Fakat Yeşilçam bu konuda ters bir başlangıç yapmıştı. İlk günden beri işin buraya varacağı su götürmez bir gerçekti. Avrupa ve Amerikalı yapımcılar soruna öyle bir kılıf uydurmuşlardı ki, seks filmlerinde seyirci hem eğitiliyor, hemde ona çıplaklığın ağır bastığı bir sanat filmi sunuluyordu. Ya bizimkilerin yaptıkları? Al bir kadın ve bir erkek, geçir kameranın karşısına "motor" de, ardından da soy soyabildiğin kadar... Ne konusu var ne de mesajı...

Şu günlerde Yeşilçam'daki seks salgını artık işin doruğunda... Aşırı sözcüğü yerine rezalet dersek haksız sayılmayız. Fakat garip olan şu ki yasal yönden çevrilmesine ve oynatılmasına olanak olmayan filmler nasıl sinemalarda gösterilebiliyor. Kendi toplum yapımıza ve geleneklerimize ters düşen bu tür yapıtların seyirciye ne vereceği de doğrusu merak konusu. Evet Türk sinemasında seks bir rezalet halini aldı... Kangren gibi ülkenin her tarafını saran bu iğrenç filmlere "Dur" demenin zamanı geldi. Tüm ilgili, ilgisiz herkes kendine düşen görevi yapmalı ve sinema denen en yaygın ve kitleler üzerinde büyük etkileyici gücü olan bu sanatı gözü paradan başka bir şey görmeyen bir avuç adamın çirkin emellerine alet olmaktan kurtarmalıdır...

Ses Yazıişleri

İLGİLİLERE SESLENİYORUZ

Seks filmlerinin gittikçe yoğunlaştığı bir dönemde SES mecmuası muhabirleri çeşitli bilim ve kanun adamlarıyla konuştular... Bu konudaki düşünce ve endişelerini dile getiren otoritelerin yanı sıra hukukçular da seks filmlerinin kesin olarak yasaklanması gerektiğinden söz ederek kanun maddelerini gözler önüne serdiler... Bu arada yeşilçam'ı ünlülerine de aynı konuda fikirlerini sorduk... Hemeh hepsi seks filmlerinin en kısa zamanda önlenmesini diliyordu. Ama bu umutlar ne zaman gerçekleşecekti?

KANUNLAR YASAKLIYOR AMA

Müstehsen, hâyasızca ve küçükler üzerinde zararlı etkiler yapabilecek filmlerin sinemalarda oynatılması sonucu şunlar cezalandırılacaktır:

1) Bu tip filmleri sinemalarda gösterenler, sinemacılar ve yöneticileri.

2) Yapanlar ve Yaptıranlar.

3) Dağıtanlar, piyasalayanlar.

4) Dışarıdan alanlar ve yurt dışına satanlar.

5) Temsil edenler, filmlerde oynayan aktörler ve aktiristler.

6) Tedarik edilebilecek yerleri ilan eden ilan şirketlerinin yöneticileri ve bu ilanları gazetede basan ilgililer.

Müstehcen yayını yasaklayan maddeler T.C.K. nun 426, 427 ve 428. maddeleridir. Ayrıca kişilerin hareketi olarak da 419 ve 576. maddeler bazı eylemleri yasaklamıştır.

Kanunumuz müstehcenliği cezalandırma amaç unsurunu ön plana almıştır. Çıplaklığı ve genellikle toplumun ayıp sayabileceği hareketler ticari kazanç amaçlarıyla filme aktarılır ve gösterilirse suç unsurları ortaya çıkmış olur.

Ayrıca müstehcen olmamakla birlikte 18 yaşından küçükler üzerinde zararlı etkiler yapabilecek filmlerin oynatılması da 1117 sayılı kanuna göre yasaklanmıştır.

Yargıtay görüşleri de bu yöndedir.

Kanunumuzun tabiriyle "Müstehcen ve hâyasızca yapılmış filmlerin sinemalarda gösterilmesi" yasaklanmıştır. Biz bunu genellikle ayıp ve utanmayı gerektiren hareketler olarak ele alabiliriz. Ayıp ve utanmayı gerektiren hareketler zaman ve yer itibarıyla değişkendir. Hatta ayni ülkenin ayrı bölgeleri arasında dahi farklılıklar olabilir. Onun için toplumun genel ve objektif değerleri temel alınmalıdır.

Ülkemiz gibi kadın erkek ilişkileri düzenli olmayan yerlerde konuyu istismar etmek daha kolaydır. Cinsi duyguları tahrik edici pozlar verdirerek veya bazı münasebetleri filme aktararak büyük paralar kazanmak mümkündür.

Seks filmlerinin yayılmasında yabancı kaynaklı filmlerin büyük etkisi olmuştur. Dış ülkelerde bir düzeni veya düzensizliği ispat etmek için çevrilen filmler ülkemizde amaç değiştirerek bunalım istismarları yapılmış, amaç olarak yalnızca kazanç göz önüne alınmıştır. Kanundan kaçmak yolları aranmış ve bulunmuştur da... Örneğin insan vücudunun bazı yerleri noktalarla örtülerek veya gölge araç oyunlarıyla gizlenerek, takibattan kurtulunmaktadır. Bu görüş tamamen yanlıştır. Kullanılış amacına göre tamamen çıplak bir kadının vücudu müstehcen olmayabilir. Örneğin güzel sanatlarla uğraşanlara modellik yapılması ve tıp sahasında uğraşanlara insan vücudunu tanıtan filmler gösterilmesi veya yine bir ilmi ve edebi bir eserin sinemaya aktarılması sırasında bazı sahnelerin açık olması gibi... Ama bunların hiçbirisinde amaç seksten ve müsthcenlikten para kazanmak değildir. Filmin çevrilişindeki amacı gözden kaçırmamak gerekir. Aksi halde ceza yarar yerine zarar getirir.

Bazı çevreler önleyici tedbir olarak cezaların artırılmasını ön görmektedirler. Cezaların yüksekliği her zaman önleyici değildir. Önemli olan uygulamadır. Sorumlular, objektif ölçülerle sorumluluklarını yerine getirirlerse toplumun kültürel yaşantısıoranında seks istismarı önlenebilir.

Avukat Raif Ertem

"ÇOCUKLARIMIZIN SAPIK OLMASINA GÖZ MÜ YUMACAĞIZ?"

Bizim toplumumuz henüz seks problemlerini çözümlemiş değildir... Gençler yeterince eğitilmediği için, bunalım geçirdikleri dönemlerde yanlış sapmalara yöneliyorlar. Gençlerin ergenlik devrinde sekse olan yaklaşımları bilhassa erkek çocuklarda çok daha fazladır. İçinde yaşadığımız devrede bazı çevreler bu toplum yapısını ticari amaçları uğruna istismar etmektedirler.

Seks filmleri ile hasta bünyeli bir gelecek hazırlıyoruz topluma... Çocukların sekse olan ilgisi çok normaldir. Ancak bunu, onları bunalıma sürükleyecek hale getirmek bir cinayettir. Seks filmlerini seyreden seyirci kitlesi, seks problemlerini çözümleyememiş bir kitledir. Seyircilerin büyük çoğunluğunu çocuklar oluşturmaktadır. Seks filmlerini bilinçten yoksun olarak izleyen çocuklar hayatın sadece hazdan ibaret olduğunu sanacaklardır. Bu da ileride onları kolay yoldan hazza ulaşmaya itecektir. Kolay yopldan hazza ulaşmak için de her türlü yola baş vuracaklardır. Kaçakçı, hırsız, sapık insanlar yetişecektir...

Bu ters tepki sonucu muhakkak, çocuklar eğitimden uzaklaşıp seksin cazibesine kapılıyorlar. Biraz yetişkinler, yani16-18 yaştakiler de kafalarını yalnızca sekse yöneltiyorlar. Oysa bizler onları bu dönemlerinde, spor, müzik, sosyal ilişkilere yöneltmeliyiz. Seks filmleri seyretmeye alışan gençler ve çocuklar sürekli bu filmleri izlemek ihtiyacını duyacaktır ve giderek bu durum cinsel ilişkilerinde de onları tatminsizliğe itecektir.

Seks filmi yapmak yalnızca toplumu parasal olarak sömürmek değil, insanları olumsuz yönde sapmalara itmektir. Ucuz bir endüstri olduğu için çok daha fazla para kazanma şansı elde eden yapımcılar farkında olmadan büyük katliamlara girişmiş bulunuyorlar...

Prof. Dr. Özcan Göknel

"BU İĞRENÇLİĞE SON VERMELİYİZ"

Ülkenin her tarafını saran bu tür filmler için en etkieyici ve en acımasız tedbirler almak zamanı geldi artık. Bizler birer eğitimci olarak genç kuşaklara doğru yolu göstermek için çabalar harcarken diğer yanda bir avuç adam ticari amaçlarla piyasaya rezalet denilecek filmler çıkartıyor. Bu filmlerin müstehcen olup olmaması konusu ise her ülkenin koşulları ve toplum yapısına göre değişir. Bizim örf ve adetlerimiz, her şeyden önce kanunlarımız bu tip filmleri yasaklamıştır. Bize bu konuda yetki verildiğinde mücadeleye hazırız. Ayrıca sansür heyetinin Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak çalışmasında ve birlikte kararlar almasında büyük yararlar vardır.

İstanbul Milli Eğitim Müdürü Hikmet Demirçelik

"UTANIYORUZ"

Hülya Koçyiğit

Dünyanın her yerinde zaman zaman bazı dönemlerden geçiyor sinema. Yeşilçam'da şimdi seks dönemini yaşıyor. Ama topluma ne verip ondan ne kopardığı konusu muhakkak ki tartışmaya değer... Ben karşıyım...

Ayhan Işık

Seks filmleri bütün ülkeye yayıldı... Bu şüphesiz geçici bir akım... Ancak Türk toplumu bundan çok zararlo çıkacak... Devlet müdahale etmelidir. Aksi halde hayli kötü olacaktır sonuç.

Türker İnanoğlu

Avrupa'da eğitici nitelikte olan filmler bizde ticari amaçlar taşıyor... Geçici bir akım olan seks filmleri, bir gün geriye kangren olmuş yaralar ve hasta bir toplum bırakacaktır.

İrfan Ünal

Öğrenci (öğretici demek istemiş herhalde) ve eğitici seks filmlerine "Evet!.." Ama bizdeki rezalete kesin olarak "Hayır!.." Dileriz bu dönemi çabuk atlatırız. Ancak bu dilek bana pek umutlu gibi görünmüyor. Hayırlısı...

Murat Köseoğlu

Bir sinemacı olmaktan utanır hale geldim... Hiç bir dernek ve teşekkül bir çare bulamıyor soruna... Çünkü ticaret ülkemizde serbesttir. Devlet konuya el atmalıdır... Bence durum dehşet vericidir.

Cüneyt Arkın

Yeşilçam'a bu hastalık nereden bulaştı bilemiyorum?.. Ama şurası muhakkak ki gerçekten yeni kuşaklara hiç te iyi örnekler olacak yapıtlar değil bunlar. Bir an önce tedbir yoluna gidilmesi şart bence...

(Sürecek)

21 Mayıs 2007 Pazartesi

*KİLLİNG DEHŞET SAÇIYOR! metin demirhan

KİLLİNG üzerine bir belgesel yapılıyor!..
www.killingturkish.blogspot.com

Belgeselin yönetmen Türk asıllı SS-Sunda... Detaylı bilgi yarın sitemizde...Yukarıda bu belgeselle ilgili iki afiş görüyorsunuz...














KİLLİNG aka KILLING aka KİLİNK aka KLİNG aka KLİNK aka SATANIK sayfalarımız için lütfen tıklayınız!

FANTASTİK SİNEMA meraklıları diğer sitemizi de ziyaret edebilirler; www.fantastiksinema.blogspot.com


Türkiye'de yayınlanmış FANTASTİK FİLMLERİN Video, VCD ve DVD kapak koleksiyonu sergisi için; www.fantastiksinema3.blogspot.com 'u gezmelerini öneririz...


Komşu sitelerimiz (çayımızı, kahvemizi içmek için sık sık uğradığımız), SİNEMATİK; www.sinematik.blogspot.com


ve İngiltere'den POST-APOCALYPSE FILMS; www.post-apocalypse.co.uk 'e de uğrayın deriz...

FANTASTİK FİLMLERLE İLGİLENİYORSANIZ

SUPER TRASH CINEMA

www.fantastiksinema2.blogspot.com






18 Mayıs 2007 Cuma

*FANTASTIC TURKISH CINEMA (In English) Giovanni Scognamillo & Metin Demirhan

Once, the Turkish cinema as a whole was practically considered an "unknown" territory, only accessible to some specialized scholars or film historians. Then starting from the 80's and thanks, mainly, to the works of director, screenwriter and actor Yılmaz Güney it gained world wide recognition and started participating in international film festivals collecting awards and recognitions. actually the Turkish cinema has gained a place in its own right among Europe's national cinemas expanding it's boundaries and getting attention through the works and arcievements of a brand new generation of talented cinematographers. Still there are a lot of things to be discovered in its 93 years old history (1914-2007).

*Ringo Vadiler Aslanı / Ringo The Lion of the Valleys (Yılmaz Atadeniz-1969)

*Top up: 3 Dev Adam / 3 Giant Men / 3 Mighty Men (Tevfik Fikret Uçak-1973)

The aim of this web site is present and investigate the "FANTASTIC TURKISH CİNEMA" under the title MASKE & YUMRUK (MASK & FIST) in its various aspects and examine its "genres" ranging from the Fairy Tale to Science Fiction, from Epic Fantasies to Weird Action films, from Super Heroes to Turkish Crazy Westerns. It must be underlined in its own right or researched on an historical basis. Obviously most of the films considered in this context are not "arthouse" films, the majority of them pertains to "B" movie category or double-bills. Nevertheless they remain a part of the industry and exist as surprising manifestations of "popular cinema" at its best or at its worst. Some of the feature films mentioned are actually available abroad, both in Europe and the United States on video casettes, some are already familiar to "B" movie buffs in fact from time to have been reviewed in video magazines or fanzines but the majority is yet to be discovered. Thus the aim of this web site (like Fantastic Turkish Cinema book by Giovanni Scognamillo and Metin Demirhan) is to lead the way for such a discovery and to recreate a world almost forgotten.


*Dişi Kilink / Female Kilink (Aram Gülyüz-1967)

Fantastic enters to Turkish cinema in the late 40's, early 50's and like most beginnings, everything starts with a thrilling twilight horror movie called Çığlık / Scream (Aydın Arakon-1949). Çığlık tells a story about a man who getting mad in an old dark house. Four years after from the unsuccesful Çığlık, comes a fairy tale called Balıkçı Güzeli:Binikinci Gece / The Handsome Fisherman: 1002nd Night directed by Baha Gelenbevi. The story is set around a dashing hero, an alluring Princess, an evil witch and a seemingly carnivoroud giant spider. In 1964 it's the turn of the Forty Thieves and their magical cavern in Cilalı İbo ve Kırk Haramiler / Shoeshiner İbo and the Forty Thieves starring popular comedian Feridun Karakaya as Ali baba under the direction of Mehmet Dinler. And while Keloğlan / The Bald Boy (Yavuz Yalınkılıç-1965) bring a well-known folk hero to the white screen. Bağdat Hırsızı / The Thief of Baghdad (Ertem Göreç-1968) remains an uninspired adaptation of classic theme.

The Fairy Tale moviereaches its peak is 1970 with Ertem Göreç directing the first adaptation of the Grimm Brother's famous tale Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler / Snow White and Seven Dwarves. Though heavily inspired by Walt Disney's feature lenght cartoon film (1937) the film is well done and it becomes an instant hit which opens the way to several similar pictures; Ayşecik ve Sihirli Cüceler Rüyalar Ülkesinde /Little Ayşe and the Magical Dwarves in the Land of Dreams (Tunç Başaran-1971) adapted from Victor Fleming's The Wizard of Oz / Oz Büyücüsü (1939) stars the Seven Dwarves from the previous movie who by now have become very popular; Ali Baba ve Kırk Haramiler / Ali Baba and the Forty Thieves (O. Nuri Ergün-19710) with star comedian Sadri Alışık; Binbir Gece Masalları / The Arabian Nights: Tales of the 1001 Nights (Ertem Göreç-1971) as well as two seperate adaptations realized the same year, of Charles Perraults "Cinderella" respectivelly tittled Saraylar Meleği / The Angel of Palaces (Aram Gülyüz-1971) and Sinderella / Cinderella (Süreyya Duru-1971).

*Kiling Sarışın Tehlike /Kiling Blond Danger (Yavuz Figenli)

Things change radically with Halit Refiğ's Adsız Cengâver / The Warrior Without a Name (1970).The film features special effects by the Rank Studios in London, here fantastic themes of eastern and western folklore blend in an action tale featuring an enchanted sword, a giant coming out of an old lamp, a magical tapestry, a witch transforming men into statues, a fire pit and many other attractions. With several episodes of Keloğlan / The Bald Boy films, we are back to Turkish folklore traditions. The hero both naive and smart is played by Rüştü Asyalı. In successive adventures our hero saves a princess (Keloğlan / The Bald Boy, Süreyya Duru-1971), goes to the city in a modified storyline to the 70's (Keloğlan Aramızda / The Bald Boy Among Us, Sırrı Gültekin-1971) meets the Seven Dwarves (Keloğlan ve Yedi Cüceler /The Bald Boy and the Seven Dwarves, Semih Evin-1971), tries to become a fearless warrior (Keloğlan ile Can Kız / The Bald Boy with the Sweet Girl, Metin Erksan-1972), confrontsa witch queen ( Ben Bir Garip Keloğlanım / I'm a Strange Bald Boy, Süreyya Duru-1976).

By the end of the 70's the era of the Fairy Tales closed and in recent years the only example from this genre is director and well known as a composer also singer Zülfü Livaneli's own rendition of Şahmaran (1993) in wich the snake queen (half a beautiful woman half snake like mermaids) has been transformed to a smuggler woman living in the old byzantine ruins.

Tobe continued day by day... and will modify with otantic stuff about subject...



*Demir Pençe: Korsan Adam / Iron Claw: Pirate Man (Çetin İnanç-1969)


*Demir Pençe: Korsan Adam / Iron Claw: Pirate Man (Çetin İnanç-1969)


*Altın Tabancalı Ajan / The Spy with the Golden Gun (Çetin İnanç-1970)




16 Mayıs 2007 Çarşamba

*MASKELER TAKILSIN YUMRUKLAR ATILSIN! / WEAR YOUR MASK DRAW YOUR FISTS! metin demirhan

FANTASTİK TÜRK SİNEMASI ÜZERİNE! 22 Mayıs Salı gününün akşamı CEM YILMAZ ve METİN DEMİRHAN, Digitürk, TürkMax'te sinema programı GALA'ya konuk olacaklar ve Fantastik Türk Sineması üzerine sohbet edecekler. Meraklıları (ve de Digitürk'ü olanlar) kaçırmasın...
Yarasa Adam: Betmen / Turkish Bat Man (Günay Kosova-1973)

Demir Pençe: Korsan Adam / Iron Claw: Pirate Man (Çetin İnanç-1969)

Demir Pençe: Korsan Adam / Iron Claw: Pirate Man (Çetin İnanç-1969)

Casus Kıran / Spy Smasher (Yılmaz Atadeniz-1968)

Binbaşı Tayfun / Major Tayfun (Tolgay Ziyal-1968)

3 Dev Adam / 3 Giant Men / 3 Mighty Men (Tevfik Fikret Uçak-1973)

Kara Atmaca / Black Hawk (Nişan Hançeryan-1968)

Rüzgâr Hafiye / Wind Detective (V. Okçugil-1969)

Süper Adam İstanbul'da / Super Man in Istanbul (Yavuz Yalınkılıç-1972)

Demir Yumruk: Devler Geliyor / Iron Fist: Giants are Coming (Tunç Başaran-1970)

Kızıl Maske / Red Mask / Turkish The Phantom (Çetin İnanç-1968)




YORUMSUZ!









Küpür: HEY Müzik, Sinema, Gençlik,Moda, Tv Dergisi







Sayı: 42 (4 Eylül 1974)














Sayfaları büyütmek için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:







www.maskeveyumruk-basin-arsiv.blogspot.com